Kayıtlar

Misafir

Kalbimin içindeki misafir Hoşgeldin Gelirken avuçlarının içinde Bir tutam bahar getirmişsin Teşekkür ederim Tatlı küçük misafirim İyi ki geldin Kalbimdeki dağınıklığı Toplamaya gelmişsin Zahmet Etme Derim Kusura bakma misafirim Daha güzel ağırlamak isterdim  Ani oldu biraz biliyorsun Özür dilerim Belki de tam zamanında geldin misafirim Yoksa yalnızlığımla yok olma düşüncelerindeydim Bir ses oldun odalarıma  Yağmurda söylenen müzik edasıyla Sadece Dinledim Ah misafirim İlk geldiğin günde Beni bir tek sen anlarsın demiştim O yüzdendir belkide Ben de güzel günlere  Gözlerimi Diktim Benim için bir misafir değildin ya hani Evimin gördüğü en güzel kişiydin Rahat hissetmemin sebebi İnancımın temeli Vazgeçtiğim onca düşüncelerin Anlamında kaybolduğum sözlerin Namelerinde hayat bulduğum şarkıların Dünyayı durdurman mesela bakışlarınla Üzüldüğümde hafifçe ve sıcak bir sarılma  Zakkum kokusuyla uyutman mesela Senin eserindi bil isterim… Bekle ! Nereye gidiyorsun misafirim Biraz daha kalsan olmaz

...

Saatler dolmuş Uykusuz geceleri hesaplar olmuş Batan güneşin de Aydınlığın da anlamı yokmuş Suskun ağaca yaslanmış Islak çimlere uzanmış Toprak kokusunu içine almış Güneşin ateşi suratıı yakarmış  Gözlerinde duran hüznü yaşlar  Yanaklarından usulca kaymış  Bakışları gökyüzüne dalmış Bulutların akışına aldanmış Sessizlikle boğuşurken aklı Aklının içinde onun sesine aldanmış Halsizlik çökmüş bedenine  Sanki ölümü özlemiş  Kurtulmak istemiş  Geleceğin saçma oyunlarını Şimdi bitirmek istemiş  Bunları düşünürken güneş batmış  Ayın selamıyla nefes almış Yıldızlar gözünü kamaştırmış Karanlık, ruhunu esir almış  Bedeni soğuktan titremiş Son birkaç kelam etmiş  Bu kasvetli geceye Buruk haykırışları eklenmiş  Napsın ki O da çok sevmiş  Kelimeleri sevgidenmiş Canı yanmış  Küfürler etmiş  Belki dilinin ucundan çıkan son sözlermiş İşte böylemiş Sonunda yatarken Nefes almaktan da vazgeçmiş Adına son derlenmiş  Mutlu olandanmış

Son Elvedam

Sordun mu hiç kendine Terketmeden buraları sessizce Suskunluğuna mı sakladın asi hüznü Yoksa küle mi döndürdün benliğini Sıcaklığını hissettiğim gecelerin Aklıma gelen o son sözlerin Hasret kaldığım gülümsemen Izdırabınla mı boğdun kendini Kalbimin son çanları çalarken Anılar ile son yudumumu aldım Yanarken içim son kez baktığında Acımasız ateş sıçradı duygularıma Hissizleşti tenim Kayboldu son sevincim Mutlu olmak en büyük korkum Biliyorum, sonunda yıkılacak tüm hayallerim Son kez aynada gördüm iyimserliğimi Usul usul yansıdı gözlerime Son kez sarıldı yüreğime Ve kulağıma fısıldadı ''Elveda Emre"

Yol Yolcusu

 sonsuzluğa giden bir yol, yolun sonu mutlu ve huzurlu, sessizliğin kulaklarına kazıdığı soğukluk, belkide bunlar inancımın son demleri. ağaç kavuklarına kazılı isimler, ve onları yiyen yaratıklar, eş orantılıydı korkuyla, kafamı çevirdim sakince. birkaç mezar ama cesetleri dışarıda, bazıları sarılmış yatıyor, bazıları öperken ölmüş, garip... ne zaman ulaşacağım acaba ? hala çok uzak gözüküyor yolun sonu, biraz da yoruldum sanki, değer belki sonuna. yerlerde bazı notlar var, alıp okumak için durdum bir an. üstü mühürlü bir kağıt, içinde süslü kelimeler. şöyle yazıyordu birinde; ömrümce nefes alıyorum, sadece bir kez , mutluluğun kokusunu içime çekmek istedim, peki söyle hatam mı ettim ? aslında herkesin tek isteği bu değil miydi ? bir kuple sevinç, bir parça mutluluk, ve bir tutam heyecan. Bu yolda çok ceset gördüm, Hepsinin kendine göre notları vardı. sakince yerine bıraktım kağıtları, attım üstüne gözyaşlarım ile imzamı.

Aradaki Raflarda İyi Fikirli Esmer prenses

oldu yine sabah gözlerimde kan kokusu sardı ciğerlerimi inan ki yağmurlar yağdı gökyüzünden ıslatmadı gözlerimi, inan ki gariptir ki sevdalar aynı kefende sessizlik sarmıştı neden bilmem duvarlar bile koruyamadı beni kaldığım o karanlık kalpte Bir dert ya hani bulursun bakarken gökyüzüne hayallerini bırakırken karanlığa  manası var mıydı diye düşünürsün ki bulamazsın ya gitmeseydi dersin güvercini gözlersin gökyüzünde var mı bir haber diye ama o güvercin gelmeyecektir bir daha umut ya hani  derler fakirin ekmeği diye bende öyle umut ettim yalnızlık çok farklı bir hismiş kafanın içinde savaşırsın mesela ne kadar kazanmak istesende aklına o gelir ve  gözlerini bir anlık gökyüzünden yeryüzüne bakar bulursun işte o an  gözünde bir damla yaş ruhundan çalınan bir parça hasretine atılan bir odun suskunluğunun içindeki çığlıklarını  durduramazsın peki kafanın içindeki o canavar ? onunla nasıl savaşacaksın ya da seni bitirmeden  sen onu bitirebilecek misin üzüntülerine sadece küçük bir tebessüm

Anne

Bu dünyaya bir emanet getirdin Kıymeti öğret , sevgiyi Daha küçücük ama Göreceksin Annem diye seslendigi zamanı Kollarında uyuyor suan İleride koşacak dışarılarda Düştüğünde yere Senin canın daha çok yanacak Mutluyken sevincini kutlayacaksın Üzgunken acısını paylasacaksın Hem dert ortağı Hem de yol gösterici olacaksın Murvetini de göreceksin tabi Telli duvaklı beyaz gelinlik içinde Bir yanın bayram yeri bir yanın yangın yeri olacak Can parçan çok uzaklara gidecek . Ama Kimse sen gibi olmayacak onun hayatında Her zaman bilecek senin kutsal olduğuna İyiler hazinesini bırakır dünyaya O da senin emanetin olacak dünyaya Zehra ve Tuba Arık Için

ÖLMEK İSTEDİM

Yokluk çok farklı bir hismis Senin gidişini izlerken anladım Içimden bir şeyler eksildi Iste o an olmek istedim Sessiz çığlıklarım gitme derken Gözlerimden iki damla gözyaşı aktı Sen farketmedin belki işte o an ölmek istedim sevgisiz kaldım , kimsesiz Bir kurşun gibiydi Göğsümden girip deldi Ben olmedim, ölemedim Çünkü ben yoktum artık Son kez bakarken bana Boşluk duruyordu karşında Yokluk çok garip bir hismiş Şimdi mi napiyorum Gözümu ırakalara yatırıp sonsuza bakıyorum Bir umut derdi eskiden yüreğim O da anladı Bana kazandirdiklarinda oldu tabiki Büyümeyi öğrendim Ne kadar çocuk olarak kalmak istesemde Arkadaşım oldu kagitlar Derdimi sadece onlara dokebildim Sen varken sadece kalbim konuşurdu Gittiğinde artık hersey bana kustu Bu dünyadaki sınavım buymus demek Belkide ölümün ince çizgisinde yürümek                  Raşit Emre Kıvrak